Sayfalar

Bu Blogda Ara

28 Kasım 2010 Pazar

Yenileniyorum

Bundan 15 yıl önce, yani 1995 yılında, askerliğimi kısa dönem yaptım. O zamanlar kısa dönem askerlik 8 ay, normal askerlik süresi 16 aydı (yoksa 12 miydi? Hatırlamıyorum). Ben askere giderken kısa dönem yapacağıma hiç ihtimal vermiyordum. Sınava girip döneceğimi, 10 gün sonra da nerede askerlik yapacağımı öğrenip oraya gideceğimi düşünerek Nisan başında Samsun'a gittim ve Kasım'da Ankara'ya döndüm (o zamanlar Ankara'da yaşıyordum). Yani askerlik ile ilgili gitmeden önce kafamda kurduğum hiç bir hikayeyi yaşamadım.

Gider gitmez başıma düşündüklerimle hiç uyuşmayan şeyler geldiğini görüp doğrudan asker elbiselerim elime tutuşturulunca ben de tutuştum. O zamanki sevgilimi arayıp "ben dönmüyorum, beni alıkoydular, bir şeyler yapabilir misin?" dedim (babasının devletin her yerinde güçlü tanıdıkları vardı ve ben kurtarılma hayalleri kurmaya başlamıştım). Ama "oldurmaya" çabaladığım her şey gibi bu da sonuç vermedi. Evren'in halime sevgi dolu bir gülümsemeyle baktığını bilmiyordum tabi, o zamanlar...

Ben buruk ve depressif bir kabullenmeyle "e, peki burda zaman nasıl geçecek?" diye düşünmeye başladım. Baaari burada olduğum zamanı değerlendireyim, kış boyunca aldığım kiloları vereyim, spor yaparak geçireyim zamanımı... Hadi Yahya, shape-up!

Gerçekten de askerliğimi spor yaparak, ve tabii, bir eğitim çavuşu olarak görevlerimin gereklerini yerine getirerek geçirdim. Askerlik sonunda 57 kiloydum, karnımda 3 sağ ve 3 sol olmak üzere 6 dilim baklava vardı. Pek tabii ki bunların yanında, bir uzun atlama çalışması sırasında sol dizimin ön çapraz bağlarının yırtık artıkları da cabası... Ha, bir de bir gece nöbet dönüşü kışla mutfağının önündeki zincire takılıp düşmek üzereyken sol elimi yere destek etme çabasıyla kendimi düşmekten kurtarırken, sol el bileğimde de ileride karpal tünel sendromu oluşturacak kalıcı bir arıza yarattığımı belirtmeyi de unutmayayım.

Gel zaman git zaman... Bugün 67 kiloyum (ama bence daha iyi görünüyorum :) ) ve sol dizimle sol el bileğim artık "bizimle ilgilen ve kendini yenile" diye ciddi uyarılar göndermeye başladı. Ben de bu uyarılara kulaklarımı tıkamayı bırakmaya başladım. Geçtiğimiz salı günü sol dizimden ameliyat oldum ve ön çapraz bağlarımı tamir ettirdim. Doktorum, MR'da görünmemekle birlikte dize girince menisküs yırtığım olduğunu da farkettiğini ve onu da temizlediğini söyledi. Ellerine sağlık. Aynı doktor sol el bileğimdeki karpal tünel sendromu için de operasyon yapacak, ama en az 1 ay sonra. Şimdilik ihtiyacım var sol elime, koltuk değneklerini kullanırken lazım oluyor.

Velhasıl-ı kelam, 2011'e yenilenerek giriyorum. Ama yenilenme başlayınca sol el, sol bacakla kalmaz. Zaten bana kalırsa, bu sol el, sol bacak meselesi benim içsel yenilenmemin dışarıya yansıması... Ya da tersi! Bu dışsal yenilenme, içimde de bir yenilenme yaratıyor. Her neyse, topyekün yaşıyor gibiyim bu yenilenmeyi. Ve sevdim geçirmekte olduğum bu dönemi. Evde koltuk değnekleri ve bilgisayar sandalyemle dolanıp durmayı, kendi iğnemi kendim yapmayı, ameliyat öncesi 10 yıllık Amerikan vizesi almış olmayı...

Neden sol tarafta bedensel sıkıntılarım??? Beynimin sağ tarafını kontrol altında tutmaya çalışmam nedeniyle mi??? Beni sürekli "şimdi ve burada"nın sıkıntısızlığına, endişesizliğine davet eden sağ beynime kızan sol beynimin "kontrol" saplantısıyla mı yarattım bu arızalarımı acaba? Geçmişte yaşadıklarını kaydedip kendince dersler çıkaran sol beynim her adımımda geleceği düşünüp endişelenirken  sağ beynim "şimdi ve burada her şey ne de güzel, tam da olması gerektiği gibi" diyor da, bedenim de bu karmaşayla başa çıkamayıp sendeleyip duruyor mu yani?

Ben sağ beynime sesini duyurması için daha çok izin verdikçe bedenim de hayatım da yenilenmeye başladı. Ve ben sevdim içinde olduğum bu dönüşümü.